FARABİ HAYATI.
Tam adı Ebû Nasr Muhammed b. Muhammed b. Tarhan b. Uzluğ el-Fârâbî et-Türkî olan
Fârâbî, Türkistan’ın Fârâb şehri bulunduğu Vesiç’te doğmuştur. Asker bir aileden gelen
Fârâbî’nin babası Vesiç kalesi kumandanıdır. Fârâbî’nin Bağdat’a gitmeden önceki hayatı
Hakkında kesin bilgiler bulunmamakla birlikte bu dönemde iyi bir eğitim aldığı
bilinen Tahsilini birlikte geçirdikten sonra bir süre kadılık yaptığı şehirler Fârâbî, ilim
edinmek amacıyla bu görevinden ayrılarak hayatı boyunca seyahat etmiştir. Taşkent,
Buhara, Semerkant, Merv, Belh ve Rey gibi büyük şehirleri gezdikten sonra, kırklı yaşlarında
dönem en önemli ilim ve kültür merkezi olan Bağdat’a gelmiştir.
Fârâbî Bağdat’ta dönem en büyük âlimlerinden olan İbnü’s-Serrâc (ö. 929)’tan Arapça
okumuş ve kendisine mantık okutmuştur. Yine önemli bir mantıkçı ve Nestûrî bir Hıristiyan
olan mütercim ve şârih Ebû Bişr Mattâ b. Yûnus (ö. 940)’tan mantık okumuştur. ayrıca
Yuhannâ b. Haylân’dan mantık ve felsefe dersleri geçmiş ve Aristo’nun Kitâbü’l-Burhân’ını
(İkinci Analitikler) okumuştur. Bu derslerden sonra Fârâbî, mantık alanında hocalarını
yapabildiğimiz ölçüde yetkinliğe ulaştı. Kendisi yirmi yıl kadar Bağdat’ta yaşamış ve
büyük içeriklerin burada kaleme aldığı. 941-42 yıllarında Bağdat’ta yaşananlar
dinî-siyasî huzursuzluklardan uzaklaşmak isteyenler Fârâbî, Halep ve Şam’a gitmiştir. Burada
Hamdânî Emîri Seyfüddevle Ebû Hasan Ali b. Hamdân ile özel bir dostluk kurmuştur.
Mısır’a kısa bir ziyaret gerçekleştirip tekrar Şam’a dönüşün ardından h. 339/950 tarihinde
burada vefat geçirmiştir. (Kaya, 1995: 145-146; Aydınlı, 2008: 23-27).
Genel olarak münzevi bir hayatı tercih ederek hiç evlenmeyen ve mal mülk edinmeyen
Fârâbî, talebelerine de bir filozofun dünyevî, nefsanî zevklere düşkünlük olmayan, doğruya
ulaşmada azimli ve iradeli, ilim öğrenme yolunda ilerleyen, üstün zeka ve kavrayışa sahip bir
insan olması olmuştu. Kindî tarafından uyandıran felsefî harekete, ulûhiyet,
nübüvvet ve meâd akidelerinin yanı sıra Eflâtun ve Yeni-Eflâtunculuk’tan aldıklarını da
katarak kendine has bir felsefe oluşturmuştur. Özellikle mantık alanındaki yetkinliğinden
Bundan dolayı kendisine Aristo’dan sonra “Muallim-i Sânî” ünvanı verilmiştir (Kaya, 1995: 147).
Eserleri
Fârâbî hayatı boyunca büyük küçük 100’den fazla eser kaleme almıştır. Ancak bileşenlerin tam
ve rakamları kesin bilgiler yoktur. Eserlerinin tümünün dünyaya erişmemiş
olması dosyaları güvenilir bir kayıt organlarına engel olmaktadır. Fârâbî’nin günümüz
kadar gelen bileşenlerden derlemeler:
El-Medînetü’l-Fâzıla
Es-Siyâsetü’l-Medeniyye
Kitâbü’l-Mille
İhsâ’ü’l-‘Ulûm
Tahsîlu’s-Sa’âde
Et-Tenbîh ‘ala Sebîli’s-Sa’âde
Fusûlü’l-Medenî
El-Cem’ Beyne Re’yeyi’l-Hakîmeyn
El-İbâne ‘an Garazi Aristotâlîs fî Kitâbi Mâ Ba’de’t-Tabî’a
Me’âni’l-‘Akl
Risâle fîmâ Yenbagi en Yükaddem Kalbe te’allümi’l-Felsefe
‘Uyûnü’l-Mesâ’il
Fusûsü’l-Hikem
Et-Ta’lîkat
Kitâbü’l-Hurûf
Kitâbü’l-Burhân
FELSEFESİ
İslam öğretimini metot, terminoloji ve problemler açısından temellendiren Fârâbî aynı
zamanda İslam dünyası en önemli mantıkçısıdır. Ona göre felsefeye dayalı eğitim
önce kişisel mantık tahakkuku cezaları. Çünkü mantık ilmi, insanların farklı düşüncesi
Yürütme hakkında karar verme yeteneklerini güçlendiren, zihni hataya karşı koruyan
bilimsel incelemenin en üstün aracıdır. Mantık yöntemleri arasında yer alan burhân da insanı
Mutlak kesinliğe ulaştıran tek yöntem (Bircan, 2008: 115-118).
Fârâbî’nin epistemolojisinde gizli elde edilmesi duyulardan elde edilen gizli bazı
idrak seyahatinden akılcılık tarafından işlenip soyutlanması sonucu elde edilir. Ancak aklın
bu soyutlamayı gerçekleştirmesi için bilkuvve ve bilmeleke aşamalarını yürütmeyi akılcı bir şekilde müstefâd
aşamaya geçmesi gerekir. Bu aşamaya gelen kişi ancak faal akılla ittisal yapabilmek.
Fârâbî evliliklerindeki önemli unsurlardan biri ilk ve ikinci cevherler ayrımıdır.İlk cevherler
maddi varlıkları oluşturan elementler ve cüz’îleridir. İnsan aklının ilk cevherlerinden yola
Elde ettiği soyutlama sonucunda elde ettiği kavramlar cevherlerdir. Bu topluluklar
yapıtaşları mahiyetindedir. Fârâbî’nin teolojisi, ontolojisi ve düşüncesinden oluşan
metafiziğindeki temel kavramlar Tanrı, Tanrı-âlem ilişkisi, Tanrı dış görünüş varlığa
gelişeni ve bu varlıklar arasındaki ilişkiler kurulur. Kalıcı varlıkla ilgili zorunlu, mümkün
ve muhal varlığı ayıran Fârâbî oğlunda, Zorunlu Varlık olan Tanrı, yokluğu
düşünemeyen ve bizâtihi var olandır. Mümkün varlığın varlığından bir başkasından alan Tanrı
harici varlıklardır. Fârâbî felsefî teşebbüsü tüm varlıkları, En Yüce varlık olan Tanrı’dan
ilgili en alt basamaktaki varlığa kadar bir varlık silsilesi içinde ele alır. Burada ezelî
olanla hâdis hangisi, birleşmeyle değişmeyeni, Bir ve Mutlak olan ile çok ve mümkün olanı
birbirinden ayıran Fârâbî, ölüm Tanrı’dan meydana gelen gelişmeyi de sudûr nazariyesi ile
taşıyıcı. Buna göre Tanrı’dan toplu varlıkların sahip olduğu bir
Hapis cezasından önce İlk Akıl sadır olmuştur. Daha sonra faal akılla olan onuncu akla kadar diğer
akıllar ve onların felekleri sadır olmuştur. Bunlar Fârâbî kozmolojisinde ayüstü âlem
oluşturulur. Ay altı âlem ise dört emin, madenler, bitki, hayvan ve hayvanlar oluşur. Ayüstü
âlem, hareketlerin dairevî olduğu, oluşup bozulmadığı ve kendi kemallerine sahip olduğu
olan satın alma yer alır âlemdir. Ayüstü âlemde merdivenleri yukarıdan aşağı olurken ay altı âlemde aşağıdan yukarıya doğru gider. (Kaya, 1995: 149-150; Bircan, 2008: 123)
Bunun için Fârâbî, erdemli bir toplum, o toplum toplumunun nasıl olması gerektiğini
ayrıntılarde ayrıntılı olarak işler. Erdemli bir toplum kurallarının gereklerini taşıyan hükümler
taşımasına göre de toplumları erdemli toplum, câhil toplum ve fâsık toplumlar gibi gruplara ayırır. (bkz. Bircan, 2008: 137-151)