Bilgi Bilim Tarih

İnisiyasyon Nedir? Eski Türkler’de Ad Alma Ritüelinin, Çocukluktan Ergenliğe Geçişteki Rolü Neydi?

5
Lütfen giriş yap veya kayıt ol bunu yapmak için.

İnisiyasyon (kabul töreni), sözlük anlamı olarak, özel bir seremoni ile bir kimseyi resmi olarak bir gruba tanıtma ya da bir genci yetişkinliğe hazırlama anlamına gelmektedir.[1] İnisiyasyon ritüellerinde kişi, ritüelin yapıldığı zamana kadarki bir süreci (doğum, ergenliğe erişme, evlenme, ölüm vs.) tamamlamış olup yapılan ritüelle birlikte yaşamında yeni bir aşamaya geçmektedir. Bundan dolayı inisiyasyon törenleri, insan hayatlarının spesifik dönemlerinde gerçekleşmektedir. Bu durum ise inisiyasyon ritüellerinin değerini arttırmaktadır.

Bu tarz ritüellerin uygulanmasında toplumdan topluma farklılıklar görülebilir. Bu farklılıkların en temel sebepleri arasında coğrafya, iklim, mensup olunan din ve etkilenilen kültürler yer almaktadır. “İlkel” olarak adlandırılan toplumlardan günümüzün “modern” toplumlarına değin çeşitli değişimlere uğramasına karşın, inisiyasyon ritüellerinin izlerini bugün bile hemen hemen her toplumda görmekteyiz. Daha “modern” toplumlarda süregelen bu törenlere örnek olarak bebek vaftizini veya sünnet uygulamasını örnek olarak gösterebiliriz.

 

Erginlenme Ritüeli Neden ve Nasıl Yapılır?

İnisiyasyon törenlerinden bir tanesi olan erginlenme ritüeli, toplum veya aile tarafından beslenen çocukların belirli bir yaşa ulaştıklarında özel bir seremoni ile yetişkinliğe ulaştıklarının topluma ve kişinin kendisine ilan edilmesidir. Toplum tarafından kabul edilen ve toplumun içerisine dahil edilen kişiler, artık pasif konumdan aktif konuma geçerek toplumu ilgilendiren konularda alınan kararlara müdahil olabilmekte ve toplumun geleceği için birtakım sorumluluklar üstlenebilmektedir.

Erginlenme ritüellerindeki amaç, kişilerin eğitsel ve/veya dinsel anlamda belirli kurallara adapte olmalarını sağlamaktır. İlkel toplumların erginlenme törenlerinde genellikle erkek ve kız çocukları, çocukluk çağından kurtulup kabilenin yetişkin bir üyesi haline gelirler. Bazen bu tür törenlerde genç kız ve erkek çocukları zorlu testlere tabi tutulurlar. Toplum tarafından kabul edilmek, sınanmakla gerçekleşmektedir. Bunu başaran gençler bir isim alırlar ve kabileye kabul edilerek aidiyet kazanırlar.[2]

 

Tahmin edilebileceği üzere erginlenme ritüellerinin yapısı ve içeriği, bu ritüellerde kullanılan malzemeler incelenen topluma göre farklılık arz etmektedir. Hatta aynı topluluğun zaman içerisinde, benimsedikleri erginlenme ritüellerinin değişebileceğini de göz önünde tutmalıyız. Bu da mekanın yanında zaman faktörünün de bu ritüelleri etkilediğini göstermektedir.

Papua Yeni Gine de bir nehir olan Sepik Nehri civarında yaşayan halkların inisiyasyon töreni.
Papua Yeni Gine de bir nehir olan Sepik Nehri civarında yaşayan halkların inisiyasyon töreni.
Wikimedia Commons

Türkler’de Ad Alma Uygulaması

Bu konu ile ilgili doğrudan ve dolaylı örnekler, bazı Türk destanlarında mevcuttur. Bu hikayelerde yeni doğan erkek çocukların ad alabilmeleri için baş kesip kan dökmesi, yani bir kahramanlık yapması beklenirdi. Bu konu ile ilgili olarak aşağıda Oğuz Kağan Destanı‘ndan ve Dede Korkut hikayelerinden örnekler verilecektir.

Oğuz Kağan Destanı’nda Ad Alma

Uygurca yazılmış olan ve İslamiyet öncesi motiflerin sık bir şekilde işlendiği Oğuz Kağan Destanı‘nda Oğuz Kağan’ın halka zulmeden bir yaratığı (gergedanı) öldürdüğü pasaj şu şekildedir:[4]

 

Kargıyla gergedanın, başına vurdu Oğuz!

Öldürüp gergedanı, kurtardı yurdu Oğuz!

Keserek kılıcıyla, hemen başını aldı,

Döndü gitti evine, iline haber saldı!

Türkmenistan parası üzerindeki Oğuz Kağan portresi.
Türkmenistan parası üzerindeki Oğuz Kağan portresi.
Wikimedia Commons

İslamiyet öncesi döneme ait olduğu düşünülen ve Uygurca yazılmış olan Oğuz Kağan Destanı‘nda çok fazla mitolojik unsurlara ve olaylara rastlamaktayız. Yukarıdaki anlatıda bahsi geçen yaratığın/gergedanın da gerçekten var olup olmadığı meçhuldür. Ancak bu destan alıntısı, Türkler’de ad alma olayının dolaylı bir yansımasıdır. Çünkü gergedanı öldürmeye giden Oğuz’un bir ismi vardır ancak halkına yararlı bir faaliyette bulunduğu için de hükümdar olan Oğuz Kağan’a bir meşruiyet sağlamıştır.

Şu da belirtilmelidir ki konu edilen destanların dillendirilme ve zamanı geldiğinde yazıya geçirilme amacının erginlenme törenlerini veya ad alma uygulamasını anlatmak olmadığını göz önünde bulundurmalıyız. Bundan dolayı da konumuz ile ilgili doğrudan ve kesin ifadeler bulmayı beklememeliyiz.

Oğuz Kağan Destanı Uygur yazması aslıdır. Paris Milli Kütüphanesinde bulunmaktadır.
Oğuz Kağan Destanı Uygur yazması aslıdır. Paris Milli Kütüphanesinde bulunmaktadır.
turkbitig.com

Oğuz Kağan Destanı, Türk hükümdar tiplemesine bir model oluşturmaktadır. Tarih boyunca çoğu hükümdar soyunu Oğuz Kağan’a dayandırma eğilimi göstermiştir. Bunun en büyük sebeplerinden bir tanesi, hükümdarın halkın gözünde meşru görülme isteğidir. Moğol fetihleriyle birlikte örnek hükümdar olarak Oğuz Kağan üst başlığının yanında Cengiz Han motifini de görmekteyiz. Bu tarz durumlar tarihe mal olmuş, adından ve fetihlerinden çokça bahsettirmiş olan büyük hükümdarlara bir nevi “kurucu ata” sıfatı yakıştırmak suretiyle gerçekleşmektedir.

Meşruiyet sağlama durumu esasen Türkler’deki hükümdarlık anlayışı ile ilgilidir. Türk hükümdarı halkın kalbini kazanmak mecburiyetindeydi ve bütün halk üzerinde sınırsız bir tasarruf hakkı bulunmamaktaydı. Yani her ne kadar halkın başındaki kimse olarak görülse de mutlak bir otoritesi bulunmamakta ve gücü boy beyleri ve kurultay tarafından sınırlanmaktaydı.[5]

Oğuz Kağan gibi Türk hükümdarlarının görevi sadece halkın güvenini kazanmakla sınırlı kalmıyor aynı zamanda halkının doyurulup zenginleşmesini de kapsıyordu. Bu durum 732 tarihinde Bilge Kağan tarafından diktirilen Kültigin Abidesinin Güney yüzünün 10. satırında şu şekilde ifade edilir:[6]

 

Aç, fakir milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım. Yoksa, bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin! Türk milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum…

Kültigin Anıtı, Moğolistan.
Kültigin Anıtı, Moğolistan.
Wikimedia Commons

Alıntıdan anlaşıldığı kadarıyla, Türk hükümdarı halkına karşı sorumluydu. Ancak zamanla farklı kültürlerin etkisi başta olmak üzere birçok nedenle bu olgunun değiştiğini görmekteyiz. Bu bakımdan destandaki Oğuz Kağan ile Kültigin Anıtındaki Bilge Kağan arasında bir benzerlik bulunmaktadır.

Dede Korkut Hikayelerinde Ad Alma

Türklerde ad alma örneklerinden bir tanesi de Dede Korkut hikayelerinde geçmektedir.  Özellikle Bay Bora Bey oğlu Bamsı Beyrek hikayesinde ad alma uygulaması açık bir biçimde kendisini göstermektedir. Hikaye özet olarak şu şekildedir:[3]

Bayındır Han (Dede Korkut destanlarındaki kahramanların “bey”i olarak geçer), büyük bir şölen düzenler ve bütün Oğuz beylerini bu törene davet eder. Bay Bora Bey de bu törene iştirak edenler arasındadır. Bora Bey, Bayındır Han’ın oğulları tarafından çevrildiği görünce ağlamaya başlar. Bu sırada Salur Kazan isminde bir Oğuz beyi Bora Bey’in yanına giderek neden ağladığını sorar. Bora Bey ise, “Oğlum, kardeşim yoktur. Tanrı bana lanet etmiştir. Neden ağlamayayım?” der.

Bu olayı gören etraftaki Oğuz Beyleri hep birlikte Bora Bey için dua etmeye başlar. Beyler arasında Bay Bican Bey isminde bir kişi de kızı olması için beylerden dua ister. Bu olayın üzerinden bir müddet geçtikten sonra Tanrı, Bay Bora Bey’e bir oğul, Bay Bican Bey’e de bir kız verir. Bora Bey’in oğlu 15 yaşına gelir ve yakışıklı bir yiğit olur. İşte bu noktada hikaye bize oğulun ad alabilmesi için ne yapması gerektiğini söyler:

 

O zamanda bir oğlan baş kesmese, kan dökmese, ad koymazlardı.

Hikaye buradan sonra Bamsı Beyrek’in maceralarını özellikle Bay Bican Bey’in kızı olan Banı Çiçek ile kavuşma öyküsünü anlatır. Konumuz ile ilişkili olmadığı için burada hikayenin devamına değinilmeyecektir.

Şu vurgulanmalıdır ki Türk geleneğinde çok büyük olasılıkla, bir çocuk ilk doğduğunda ona bir isim verilmektedir; ancak bu isim, o çocuğun nihai ismi olmamakta ve gerçek ismini alabilmesi için çocuktan bir kahramanlık ya da olağan dışı bir davranış beklenmektedir.

Destanda açık bir biçimde görülüyor ki kahramanın ad alması onun kahramanlığına özellikle de kan döküp baş kesmesine bağlıydı. Yukarıdaki Oğuz Kağan Destanı’nda da Oğuz Kağan, canavarı öldürdükten sonra ölüsünü olduğu gibi bırakmıyor, başını kesip yurduna haber vermeye gidiyordu.

Sonuç

Erginliğe geçiş aşamasında yapılan törenlerde, törenin baş aktörü olan gencin toplum tarafından hoş görülecek bazı faaliyetlerde bulunması beklenmektedir. Törenin işleyiş şekli ve içeriği hakkında bir genelleme yapmaktan kaçınmamız gerektiği kanaatindeyiz. Çünkü bu törenlerin içeriğini etkileyen coğrafya ve kültür başta olmak üzere birden fazla etmen bulunmaktadır. Hatta aynı topluluk içerisinde farklı uygulamalar da görülebilmektedir.

 

Türkler’deki bu uygulamanın ise Türkler’in yaşam koşullarına uygun gibi görülmektedir. Özellikle göçebe ve yarı-göçebe Türk toplulukları sürekli doğa ve etrafındaki komşuları ile yaşam mücadelesi içerisindedir. Artı ürünün fazlaca üretilmediği ve doğanın her zaman cömert davranmadığı (kıtlıkların ve kuraklıkların yaşandığı) göz önüne alınırsa, insanların hayatlarını devam ettirebilmeleri için komşuları ile ticarete ya da savaşa dayalı bir ilişki içerisinde olmaları zaruridir. Bu durum onların ister istemez askeri anlamdaki yeteneklerini geliştirmiş gibi durmaktadır. Böyle bir ortamda yaşayan toplulukların erginliğe geçiş törenlerinde bir aksiyonun ve mücadelenin olması ise doğal gözükmektedir.

Yukarıda ifade edilen hareketli hayatın bir getirisi olarak destanlardaki kahramanlar çoğu kez esir olan babasını “kafir” elinden kurtarmış, aşılması zor sınavlardan geçerek sevdiklerine ulaşmış, halkının başına musallat olmuş canavarlarla savaşmış ve doğaüstü yetenekler sergilemişlerdir. Bütün bunlar baş kesip kan dökmesi istenen kahramanların ad almalarına birer sebep teşkil etmiştir.

Kaynak: Evrim Ağacı

NASA ve DARPA, Mars için anlaştı! 2027’de geliyor
Mars Yüzeyindeki Kraterler Gezegen Hakkında Yeni Bilgiler Sağlıyor!

Reactions

1
0
0
0
0
0
Zaten bu yazı için tepki gösterdi.

Tepkiler

1

Kimler beğendi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir