Edebiyat Genel Kültür Kitap Tv & Sinema

Shirley Jackson: The Lottery (Piyango)

2
Lütfen giriş yap veya kayıt ol bunu yapmak için.

Shirley Jackson: The Lottery(Piyango)

Shirley Jackson tarafından yazılan kısa hikâye ‘The Lottery’ The New Yorker adlı dergide 26 Haziran 1948’de yayınlanmıştır. Buradaki çeviride de orijinal metinden faydalanılmıştır. Amerikan edebiyatının en önemli kısa hikâyelerinden sayılan ‘Piyango’ ; yazarın hem tanınmasını sağlamış hem de tehdit mektupları almasına sebep olmuştur.

İnsanların durumunun garipliğinin en güzel şekilde incelendiği hikâyelerden biri olan bu hikâyeyi; basit bir çeviriyle anlaşılır ve kolayca ulaşılabilir bir hale getirmek istedim.

İyi okumalar.

 

Piyango

27 Temmuz sabahı açık ve güneşliydi, dopdolu bir yaz gününün sıcacık serinliğiyle; çiçekler rengârenk açmış ve çimenler yemyeşildi. Kasabanın insanları, postane ve banka arasındaki meydanda, saat 10 gibi toplanmaya başladılar; bazı kasabalarda o kadar çok insan olurdu ki piyango iki gün sürerdi ve 26 Temmuz’da başlamak zorunda kalırlardı, ancak neredeyse üç yüz kişinin bulunduğu bu kasabada, bütün çekiliş iki saatten daha az sürerdi, bu yüzden saat sabah on gibi başlardı ve hala köylülerin evlerine öğle yemeğine gitmelerine yeterli zamanları kalırdı.

Şüphesiz ilk önce çocuklar toplandı. Kısa süre önce okul yaz tatiline girmişti ve özgürlük hissi çoğunda endişeyle hissediliyordu, gürültülü bir oyuna başlamadan önce kısa bir süre sessiz kalmak için bir araya toplandılar ve konuşmaları hala sınıf ve öğretmen, kitaplar ve azarlar arasında duyuluyordu. Bobby Martin çoktan ceplerini taşlarla doldurmuştu ve diğer oğlanlarda hemen onun örneğini takip ettiler, en yumuşak ve en yuvarlak taşları seçerek; Bobby, Harry Jones ve Dickie Delacroix-köylüler onun ismini ‘Dellacroy’ şeklinde söylüyorlardı- nihayet meydanın köşesinde büyükçe bir taş yığını istiflediler ve onu diğer oğlanların saldırılarına karşı korudular. Kızlar, kendi aralarında konuşarak, ayrı bir yerde ayaktaydılar, oğlanlara karşı tetikteydiler ve küçük çocuklar kumun içinde yuvarlanıyorlardı ya da ağabeyleri veya ablalarının ellerinden tutuyorlardı.

Kısa süre içinde erkekler, kendi çocuklarını gözetleyerek, ekim-dikimden ve yağmurdan, traktörlerden ve vergilerden konuşarak, toplanmaya başladılar. Köşedeki taş yığınından uzakta, bir arada durdular ve şakaları sessizdi ve gülmekten daha çok sırıtıyorlardı. Solmuş ev elbiseleri ve süveterler giyen kadınlar, erkeklerinin arkasından kısa süre sonra geldiler. Kocalarının yanlarına giderken birbirlerini selamladılar ve birkaç dedikodu paylaştılar. Az sonra kadınlar, kocalarının yanlarında durarak, çocuklarına seslenmeye başladı, dört beş kez çağırıldıktan sonra çocuklar da isteksizce geldiler. Bobby Martin annesinin elinden sıvıştı ve gülerek, taş yığınına geri koştu. Babası sert bir şekilde seslendi ve Bobby sessizce en büyük abisinin ve babasının arasındaki yerine döndü.

Piyango,- tıpkı çiftlerin grup danslarını, gençlik kulübünü, cadılar bayramı programını yöneten-, şehir faaliyetlerine zamanı ve enerjisi olan, Bay Summers tarafından yönetilirdi. Yuvarlak yüzlü, neşeli biriydi ve kömür işinde çalışırdı ve insanlar ona üzülürlerdi çünkü hiç çocuğu yoktu ve karısı da huysuzdu. Elinde siyah tahta kutuyu taşıyarak meydana vardığında, köylüler arasında bir uğultu yükseldi ve elini sallayarak ‘Millet, bugün biraz geciktim.’ diye seslendi. Postane müdürü, Bay Graves, üç bacaklı bir tabureyi taşıyarak onu takip ediyordu ve tabure meydanın ortasına kondu ve Bay Summers’da kara kutuyu üzerine koydu. Köylüler mesafelerini, kendileri ve tabure arasına bir boşluk bırakarak, korudular ve Mr. Summers ‘ Millet, bana yardım etmek ister misiniz?’ diye sorduktan sonra iki erkek öne çıkmadan önce bir endişe vardı, Bay Martin ve en büyük oğlu Baxter, öne çıkarak Bay Summers içindeki kâğıtları karıştırırken kutuyu taburenin üstünde sabit tuttular.

Piyango için kullanılan asıl teçhizat çok önceden kaybolmuştu ve siyah kutu Yaşlı Warner’ın-şehrin en yaşlı insanı- doğumundan önce taburenin üstünde kullanılırdı. Bay Summers sık sık yeni bir kutu yapmak için köylülerle konuşurdu ancak köylüler siyah kutunun yansıttığı geleneği bozmaktan hoşlanmazlardı. Şimdiki kutunun, onun öncesinde kullanılan ve buraya ilk gelip kasabayı kuran köylülerin yaptığı kutudan parçalarla yapıldığı hakkında bir hikâye vardır. Her yıl, piyangodan sonra, Bay Summers yeni kutu hakkında konuşmaya başlardı ama konu her yıl hiçbir şey yapılmadan unutulup gidilirdi. Siyah kutu her yıl biraz daha sefilleşiyordu; artık tamamen simsiyah değildi ama bir tarafından parçalara ayrılmış, tahta kendi rengini gösteriyordu ve bazı kısımları da solgun ve lekeliydi.

Bay Martin ve en büyük oğlu, Baxter, Bay Summers eliyle kâğıtları karıştırana kadar siyah kutuyu taburenin üzerinde sımsıkı tuttular. Bu törende yapılması gerekenlerin çoğunun unutulması ya da bir kenara atılması yüzünden, Bay Summers nesiller boyunca kullanılan tahta parçalarının yerine kâğıt fişlerini başarıyla geçirmişti. Bay Summers’ın tartıştığı tahta parçaları, kasaba küçükken kullanışlıydılar ancak şu anda nüfus üç yüzden fazla ve büyümekte olduğundan, bu tahta parçalarının yerine siyah kutunun içine kolayca sığabilecek bir şeyin kullanılması zorunlu hale gelmişti. Piyangodan bir önceki gece, Bay Summers ve Bay Graves kâğıt fişlerini hazırladılar ve kutunun içine koydular, daha sonra Bay Graves’in kömür şirketindeki kasasına, ertesi sabah Bay Summers alıp meydana götürünceye kadar kilitli kaldı. Yılın geri kalanında, kutu bir oraya bir buraya konulurdu, bir yıl Bay Graves’in ahırında ve bir yıl da postanede ayakaltında ve bazen de Martin’in bakkalında bir rafa kaldırılıp, orada bırakılırdı.

Bay Summers piyangonun açıldığını duyurmadan önce yapılması gereken ufak tefek detaylar vardı. Yapılması gereken listeler- aile reisleri, her ailedeki evin idaresinden sorumlu kişiler, her ailedeki sorumlu kişilerin üyeleri- ile piyango yetkilisi olarak Bay Summers’ın usullere uygun bir yemin töreni ve bazılarının hatırladığı kadarıyla, bir keresinde; piyango yetkilisi tarafından sergilenen bir gösteri vardı, her sene üstün körü, müziksiz bir ilahi usulen hızlı hızlı söylenir; bazıları piyango yetkilisinin ilahiyi söylerken veya okurken ayakta durması gerektiğine inanır, bazıları da insanların arasında yürümesi gerektiğine inanırdı, ancak yıllar önce törenin bu kısmı unutturuldu. Ayrıca tören selamlaması da vardı ki piyango yetkilisi kutudan kâğıt çeken her kişiyi işaret ederdi, ancak bu da zamanla değişime uğradı, şu ana kadar sadece piyango yetkilisinin yaklaşan her kişiyle konuşması gerekli hissediliyordu. Bay Summers bütün bunlarda çok iyiydi, temiz beyaz gömleği ve mavi kot pantolonuyla, bir eli umursamadan siyah kutunun üstünde dururdu, Bay Graves ve Martinlerle sonu gelmez bir şekilde konuşurken çok uygun ve önemli görünürdü.

Bay Summers konuşmayı bırakıp toplanan köy halkına döndüğünde, Bayan Hutchinson, süveterini omuzlarında, meydana çıkan yoldan aceleyle geldi kalabalığın arkasındaki yerine geçti. Yanında duran Bayan Delacroix’ ya ‘Bugünün ne olduğunu tamamen unutmuşum,’ dedi ve ikisi de hafifçe güldüler. ‘Benim yaşlı adamın tahta istiflediğini düşündüm’ Bayan Hutchinson devam etti, ‘ve pencereden baktığımda çocukların gittiğini gördüm ve daha sonra yirmi yedisi olduğunu hatırladım ve koşarak geldim.’ Önlüğünde ellerini kuruladı ve Bayan. Delacroix ‘Yine de yetiştin. Hala orada konuşuyorlar.’ dedi.

Bayan Hutchinson boynunu kalabalığa bakarak uzattı ve kocasını ve çocuklarını ön tarafa yakın bir yerde buldu. Bayan Delacroix’nın koluna vedalaşır gibi dokundu ve kalabalıkta yolunu açmaya başladı. İnsanlar güler yüzlü bir biçimde geçmesine izin verdiler, iki üç kişi sadece kalabalığın karşısından duyulacak bir seste ‘İşte senin Hanım geliyor, Hutchinson’ ve ‘Bill sonunda başardı.’dediler. Bayan Hutchinson kocasına ulaştı ve bekleyen Bay Summers neşeli bir şekilde ‘Sensiz başlayacağımızı düşündük, Tessie.’ dedi, Bayan Hutchinson sırıtarak‘Artık bulaşıklarımı lavaboda bırakmama izin vermezsin, değil mi, Joe?’ dedi ve Bayan Hutchinson geldikten sonraki yerlerine bakarlarken kalabalıktan hafif bir kahkaha yükseldi.

Bay Summers aklı başında olarak ‘Evet, şimdi’ dedi, ‘başlasak iyi olacak, şunu bitirelim ki işimize dönebilelim. Burda olmayan var mı?’

Birkaç kişi ‘Dunbar’ dedi. ‘Dunbar, Dunbar.’

Bay Summers listesine baktı. ‘Clyde Dunbar,’ dedi. ‘Evet, ayağını kırmıştı değil mi? Onun için kim çekecek?’

Bir kadın ‘Sanırım, ben,’ dedi ve Bay Summers bakmak için ona döndü ‘Karısı kocası için çekecek,’ dedi. Bütün kasabadakilerin ve Bay Summers’ın cevabı çok iyi bilmesine rağmen Bay Summers ‘Senin için yapacak kadar büyük oğlun yok mu, Janey?’ dedi, usulen böyle soruların sorulması piyango yetkilisinin işiydi. Bayan Dunbar cevaplarken, Bay Summers kibar bir ilgi ifadesiyle cevaplamasını bekledi.

Bayan Dunbar üzülerek ‘Horace var ancak henüz on altı yaşında değil,’ dedi. ‘Bu yıl yaşlı adamın yerini benim doldurmam gerekiyor.’

Bay Summers ‘Doğru,’ dedi. Tuttuğu listeye bir not ekledi. Daha sonra ‘ Watsonların oğlu bu yıl çekecek mi?’

Uzun bir oğlan kalabalıktan elini kaldırdı. ‘Burda,’ dedi. ‘Annem ve kendim için çekeceğim.’ Gözlerini gergin bir biçimde kırptı ve kafasını eğerken kalabalıktan birkaç sesin ‘İyi çocuk, Jack,’ ve ‘Annesinin görevini yapacak erkek bulmasını görmek ne mutlu.’ gibi şeyler söylediler.

Bay Summers ‘İyi’ dedi, ‘galiba herkes burada. Yaşlı Adam Warner gelebildi mi?’

Bir ses ‘Burada’ dedi ve Bay Summers başıyla onayladı.

Bay Summers boğazını temizleyip listeye baktığında kalabalığın üzerine ani bir sessizlik çöktü. ‘Herkes hazır mı?’ diye seslendi. ‘Şimdi, isimleri okuyacağım- ilk önce aile reislerinin- ve erkekler gelip kutudan bir kâğıt alacaksınız. Herkesin sırası gelene kadar kâğıdı elinizde katlanmış bir şekilde bakmadan tutun. Her şey anlaşıldı mı?’

İnsanlar bunu o kadar çok yapmıştı ki çoğu talimatların yarısını dinlediler; çoğu sessizdiler, dudaklarını yalıyorlardı, etraflarına bakmıyorlardı. Daha sonra Bay Summers bir elini yukarıya kaldırdı ‘Adams’ dedi. Bir adam kalabalıktan sıyrılarak öne çıktı. Bay Summers ‘Merhaba, Steve,’ dedi ve Bay Adams ‘Merhaba, Joe.’ dedi. Birbirlerine keyifsizce ve gergin bir şekilde sırıttılar. Sonra Bay Adams siyah kutuya uzandı ve katlanmış bir kâğıt aldı. Bir köşede sıkıca tuttu ve ailesinden biraz ayrı durarak ve eline bakmayarak aceleyle kalabalıktaki yerine döndü.

Bay Summers ‘Allen’ dedi. ‘Anderson…. Bentham.’

Bayan Delacroix sıranın gerisindeki Bayan Graves’e ‘Görünen o ki artık piyangolar arasında hiç zaman yok gibi,’ dedi. ‘Sanki bir öncekini geçen hafta atlatmıştık.’

Bayan Graves ‘Zaman hızlı geçiyor,’ dedi.

‘Clark… Delacroix.’

Bayan Delacroix ‘İşte benim yaşlı adam gidiyor,’ dedi. Kocası öne giderken nefesini tuttu.

Bay Summers ‘Dunbar’ dedi ve Bayan Dunbar durmadan kutuya giderken kadınlardan biri ‘Haydi, Janey,’ dedi ve başka biri de ‘İşte gidiyor.’ dedi.

Bayan Graves ‘Sırada biz varız,’ dedi. Kutunun kenarına gelirken Bay Graves’i izledi, Bay Summers’ı usulca selamladı ve kutudan bir kâğıt fişi seçti. Şimdiye kadar, kalabalıkta erkekler küçük katlanmış kâğıtları büyük ellerinde tutuyorlardı, gergin bir şekilde çevirip duruyorlardı. Bayan Dunbar ve iki oğlu bir aradaydılar, Bayan Dunbar kâğıt fişini tutuyordu.

‘Harburt…. Hutchinson.’

Bayan Hutchinson ‘Git oraya, Bill,’ dedi ve etrafındaki insanlar güldüler.

‘Jones.’

Bay Adams yanında duran Yaşlı Adam Warner’a ‘Diyorlar ki,’ dedi, ‘kuzeydeki köyde piyangoyu bırakmayı düşünüyorlarmış.’

Yaşlı Adam Warner homurdanarak ‘Aptallar topluluğu,’ dedi. ‘Gençleri dinliyorlar, onlar için hiçbir şey yeterli değildir. Daha sonra biliyorsun, mağaralarda yaşamaya dönmeyi isteyecekler, artık kimse çalışmaz, bir süre böyle yaşamaya çalış bakalım. Bir söz vardı ‘Haziran’da piyango, hasatta mısır ağır çeker.’ Bildiğin gibi ilk işimiz, haşlama kuş otu ve meşe palamutları yemeye başlamak olur. Her zaman piyango vardı.’ ve huysuzca devam etti ‘Joe Summers’ın burada herkesle dalga geçmesini görmek yeterince kötü zaten.’

Bayan Adams ‘Bazı yerler piyangolardan vazgeçmişler bile,’ dedi.

Yaşlı Adam Warner cesurca ‘Bunda beladan başka bir şey olmaz,’ dedi ‘Genç aptallar topluluğu.’

‘Martin.’ ve Bobby Martin babasının öne gitmesini izledi. ‘Overdyke…. Percy.’

Bayan Dunbar en büyük oğluna ‘Dilerim ki acele ederler,’ dedi ‘Dilerim ki acele ederler.’

Oğlu ‘Neredeyse bitirdiler,’ dedi.

Bayan Dunbar ‘Babana koşarak söylemeye hazırlan,’ dedi.

Bay Summers kendi ismini çağırdı ve sonra kesin bir adım alarak öne çıktı ve kutudan bir fiş çekti. Sonra ‘Warner’a seslendi.

Yaşlı Adam Warner kalabalıktan giderken ‘Yetmiş yedi yıldır piyangodayım,’ dedi. ‘Yetmiş yedi kere.’

‘Watson.’ Uzun oğlan kalabalıktan garip bir şekilde geldi. Birisi ‘Gerilme, Jack,’ dedi ve Bay Summers ‘Acele etme evlat.’ dedi.

‘Zanini.’

Bundan sonra, Bay Summers elindeki kâğıt fişini havada tutup ‘Pekale, millet.’ diyene kadar uzun bir duraksama oldu, korkutucu bir sessizlik. Bir süreliğine kimse hareket etmedi ve sonra bütün kâğıt fişleri açıldı. Birden, bütün kadınlar hep bir ağızdan ‘Kim?’ ‘Kime çıktı?’ ‘Dunbarlar mı?’ ‘Watsonlar mı?’ diyerek konuşmaya başladı. Sonra sesler ‘Hutchinson. Bill.’ ‘Bill Hutchinson’a çıktı.’ diye söylemeye başladı.

Bayan Dunbar en büyük oğluna ‘Git babana söyle,’ dedi.

İnsanlar Hutchinsonları görmek için etrafına bakınmaya başladı. Bill Hutchinson, elindeki kâğıda bakarak, sessizce duruyordu. Birden Tessie Hutchinson bağırarak Bay Summers’a ‘İstediği kâğıdı alması için yeterli zamanı vermedin. Seni gördüm. Adil değildi.’ dedi.

Bayan Delacroix ‘Örnek ol, Tessie,’ dedi ve Bay Graves ‘Hepimiz aynı riske girdik.’ dedi.

Bill Hutchinson ‘Kapa çeneni, Tessie.’ Dedi.

Bay Summers ‘Evet, millet,’ dedi ‘Gayet hızlı hallettik ve şimdi zamanında halletmek için biraz daha acele etmeliyiz.’ Sonraki listesine baktı. ‘Bill,’ dedi ‘Sen Hutchinson ailesi için çektin. Hutchinson adında başka aile üyesi var mı?’

Bayan Hutchinson ‘Don ve Eva var,’ diye bağırdı. ‘Onların da risk almasına izin ver!’ dedi.

Bay Summers kibarca ‘Kızlar kendi kocalarının aileleriyle çekti, Tessie,’ dedi. ‘Herkes gibi sende bunu biliyorsun.’

Tessie ‘Adil değildi.’ dedi.

Bill Hutchinson üzülerek ‘Sanıyorum değil, Joe.’ dedi. ‘Kızım kocasının ailesiyle çekti, doğru olan bu. Ve çocuklardan başka da ailem yok.’

Bay Summers ‘O zaman, aileler için çekilişle ilgilenildiğine göre, sizsiniz,’ dedi açıklayarak ‘Aile üyeleri için çekilişle ilgilenildiğine göre, yine sizsiniz. Değil mi?’

Bill Hutchinson ‘Doğru.’ dedi.

Bay Summers usulen ‘Kaç çocuk, Bill?’ diye sordu.

Bill Hutchinson ‘Üç,’ dedi. ‘Küçük Bill ve Nancy ve de ufaklık Dave. Ve Tessie ve ben.’

Bay Summers ‘Tamam, o zaman,’ dedi. ‘Harry biletlerini geri aldın mı?’

Bay Graves başıyla onayladı ve kağıt fişlerini gösterdi. Bay Summers ‘O zaman onları kutuya koy,’ diye emretti ‘Bill’inkini al ve içine koy.’

Bayan Hutchinson olabildiğince sessiz bir şekilde ‘Baştan başlamalıyız diye düşündüm,’ dedi. ‘Sana adil olmadığını söyledim. Ona seçmesi için yeterli zaman vermedin. Herkes gördü.’

Bay Graves beş fiş seçti ve onları kutuya koydu ve yerdeki, rüzgarın yakaladığı ve uçurdukları dışındaki diğer kağıtların hepsini yere bıraktı.

Bayan Hutchinson etrafındaki herkese ‘Millet, dinleyin,’ dedi.

Bay Summers ‘Hazır mısın, Bill?’ diye sordu, ve Bill Hutchinson karısına ve çocuklarına hızlıca bir bakış attı, başıyla onayladı.

Bay Summers ‘Hatırlayın,’ dedi, ‘Fişleri alın her kişi alana kadar kapalı bir biçimde tutun. Harry, ufak Dave’e sen yardım et.’ Bay Graves onunla isteyerek kutunun yanına gelen küçük oğlan çocuğunun elini aldı. Bay Summers ‘Kutudan bir kâğıt al, Davy,’ dedi. Davy elini kutuya koydu ve güldü. Bay Summers ‘Sadece bir kâğıt al,’ dedi. ‘Harry, sen onun için tut.’ Bay Graves çocuğun elini tuttu ve katlanmış kâğıdı sıkı yumruğundan aldı ve yanında duran ufak Dave ona merakla bakarken onun için tuttu.

Bay Summers ‘Sıradaki, Nancy,’ dedi. Nancy on iki yaşındaydı ve öne doğru giderken okul arkadaşları hızlı hızlı soludular, eteğini sallayarak kutudan zarifçe bir fiş aldı. Bay Summers ‘Küçük Bill,’ dedi ve Billy, yüzü kırmızı ve ayakları kocamandı, kâğıdı alırken neredeyse kutuyu deviriyordu. Bay Summers ‘Tessie,’ dedi. Bir süreliğine tereddüt etti, cüretkâr bir biçimde etrafına baktı ve dudaklarını yaydı ve kutuya gitti. Bir kâğıdı kaptı ve arkasında tuttu.

Bay Summers ‘Bill,’ dedi ve Bill Hutchinson kutuya uzandı ve arandı, son kâğıt fişiyle elini kutudan çıkardı.

Kalabalık sessizdi. Bir kız ‘Umarım Nancy değildir.’ diye fısıldadı, fısıltının sesi kalabalığın uçlarına ulaştı.

Yaşlı Adam Warner açıkça ‘Önceden olduğu gibi değil,’ dedi. ‘İnsanlar olması gerektiği gibi değil.’

Bay Summers ‘Tamamdır,’ dedi. ‘Kâğıtları açın. Harry, ufak Dave’inkini sen aç.’

Bay Graves kâğıt fişini açtı ve kâğıdı tuttuğunda herkes boş olduğunu görünce kalabalıkta bir iç çekiş duyuldu. Nancy ve küçük Bill, kendilerinkileri aynı zamanda açtılar ve ikisininde gözleri parladı ve güldüler, kalabalığa döndüler ve kâğıt fişlerini başlarının üzerlerinde tuttular.

Bay Summers ‘Tessie’ dedi. Bir duraksama oldu ve daha sonra Bay Summers Bill Hutchinson’ a baktı ve Bill kâğıdını açtı ve gösterdi. Boştu.

Bay Summers ‘Tessie,’ dedi ve sesi sakinleşti. ‘Bize onun kâğıdını göster, Bill.’

Bill Hutchinson karısına doğru gitti ve zorla elindeki kâğıt fişini aldı. Üstünde siyah bir nokta vardı, siyah noktayı Bay Summers geçen gece kömür şirketindeki koyu kurşun kalemle çizmişti. Bill Hutchinson havaya kaldırdı ve kalabalıkta bir kıpırdanma oldu.

Bay Summers ‘Tamamdır, millet,’ dedi. ‘Hızlıca bitirelim.’

Töreni unutmalarına ve asıl siyah kutuyu kaybetmelerine rağmen, hala taşları nasıl kullanacaklarını bilirlerdi. Çocukların önceden yaptığı taş yığını hazırdı; kutudan çıkan uçan kâğıt artıkları arasındaki taşlar da vardı. Bayan Delacroix iki eliyle tutabileceği büyüklükte bir taş seçti ve Bayan Dunbar’ a döndü. ‘Hadi,’ dedi. ‘Acele et.’

Bayan Dunbar’ın iki elinde de ufak taşlar vardı, nefes nefese kalarak ‘Koşamam. Senin önceden gitmen gerek, ben sana yetişirim.’

Çocuklar çoktan taşları almışlardı. Ve birisi ufak Davy Hutchinson’a birkaç çakıl taşı verdi.

Tessie Hutchinson çoktan kendisine açılan alanın ortasında kalmıştı ve köylüler ona doğru yaklaşırken ellerini umutsuzca köylülere doğru uzattı. ‘Adil değil,’ dedi. Kafasının kenarına bir taş vurdu.

Yaşlı Adam Warner ‘Haydi, Herkes, Haydi.’ diyordu. Steve Adams köylü kalabalığının en önündeydi, yanında da Bayan Graves vardı.

Bayan Hutchinson çığlık atarak ‘Adil değil, doğru değil,’ dedi ve artık köylüler onun üzerine çullandılar.

 

SON

#1

İmparator ve Ben: Abbas Kiarostami Akira Kurosawa ile Tanışıyor
Türkiye'nin ilk uzay yolcusu adaylarının eğitimleri görüntülendi

Reactions

2
0
0
0
0
0
Zaten bu yazı için tepki gösterdi.

Tepkiler

2

Kimler beğendi?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir