ZARARLI ALIŞKANLIKLARA “DUR!” DİYELİM
Bağımlılık, kişinin bedenine aldığı bazı maddelere karşı bir uyarıcı olup ondan vazgeçmemesi halidir. Bu durum kişinin ruh ve beden sağlığının iflasıdır. Kişi kullandığı ve sağlığını alt üst eden maddelere karşı bir direnç göstermezse artık ruh ve bedenine hükmedemiyor demektir. Bağımlılık basit bir hastalıktan öte bir haldir.
Bağımlılık deyince aklımıza sigara, alkol, uyuşturucu madde, kumar, internet kullanma, oyun, sosyal medya gibi alanlar gelir. Bu saydığımız bağımlılıklar sadece kişisel bir sorun değil, toplumsal bir sorundur. Çünkü bu bağımlılıkların her biri aileyi, toplumu içten kemiren bir kurt gibidir. Hele hele yukarıda saydığımız bağımlılıklar gençler arasında yaygınsa –ki yaygındır- bu bir milletin çöküşünün açık bir belirtisidir. Gençliği kötü alışkanlıklarla uyutulmuş ve uyuşturulmuş bir toplumun geleceği karanlıktır. Bugün Avrupa’daki birçok gencin uyuşturucu bataklığına saplanması ülkelerdeki aileleri büyük bir endişeye sürüklemektedir.
Kişinin ruh ve beden sağlığı toplumun ruh ve beden sağlığıyla paralellik gösterir. Fertler, bilinçli, sağlıklı ve düzgün bir hayat sürerlerse toplum da bilinçli, sağlıklı, düzgün bir hayat sürer. Nitekim toplum fertlerden oluşur. İslam inancına göre insana ve topluma zarar veren her şey haram kılınmıştır. Allah-u Teala hayat ışığı ve rehberlik için bize gönderdiği Kur’an’da bunlarla ilgili çok güzel öğütler vermektedir. Maide Suresi 90-91. ayetlerde Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor : “Ey iman edenler! (Aklı örten) içki, kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçınınız ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan; içki ve kumarla ancak aranıza kin ve düşmanlık sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçiyor musunuz?”
Cehaletin düşmanı, insanlığın, barışın huzurun ve erdemliliğin büyük örneği Hz. Muhammed de şöyle buyuruyor: “İçki, bütün kötülüklerin anasıdır.”
İslam âlimleri Kur’an ve hadislerden yola çıkarak kişinin bedenine ve ruhuna zarar veren her şeyin haram olduğu hükmüne varmıştır. Bugün psikolog, sosyolog, uzman ve doktorlar da aynı düşünceyi farklı bir üslupla paylaşmaktadırlar. Öyle ya, aklın yolu birdir.
Ülkemizde yapılan madde bağımlılığı araştırmaları sonucunda, bu maddelerin %42.9’unun esrar, %42.9’unun bonzai olduğunu tespit etmişlerdir. Kalan yüzdelik diliminde ise diğer maddelerin yer kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Türkiye’de günden güne bu madde bağımlılığının artmakta olduğu da tespit edilen veriler arasındadır. Bir yandan terörle mücadele, bir yandan gençlerin uyuşturucu batağına sürüklenmeleri ülkemizin geleceğini olumsuz etkilemektedir. Hele de madde kullanımının 11-18 yaş arasına yığılması da başka bir üzücü durumdur. Bence, bu durum ergenlik dönemine denk gelmesinden kaynaklanmaktadır. Ergenlik döneminde aileler, bu durma çok dikkat etmelidir. Çünkü kişilerin bilinçleri tamamen kapanıyor. Arkadaşlarının sözleri, daha çok dikkate alınıyor. Bu sebeple madde bağımlılığının en tehlikeli ortamlarından biri okullardır.
Buraya kadar, bağımlılık çeşitlerinden ülkemizde en fazla görülen madde bağımlılığından söz ettik. Peki, bitti mi dersiniz? Hayır, sorun sadece tehlikeli madde bağımlılığı değil. Son yıllarda hiçbirimizin elinden düşürmediği o telefonlar ve tabletler de zararlı alışkanlıklardandır. Sizce suçlu, sadece kızılan çocuklar mı? Eve geliyoruz, bir bakıyoruz, annemizin ve babamızın elinde de akıllı telefonlar. Onlara rağmen her gün şu cümleleri işitiriz: “ Biz küçükken böyle miydik? Dışarı çıkar oynardık. Bu gençlik iyice asosyalleşti. “
Bazen birilerini eleştirirken önce kendimize bakmalıyız.
Bilgilerimizi doğru kullandığımız sürece bilgi faydalıdır. Bu nedenle internetin bilgilerini de bizlere faydalı olacak şekilde kullanmalıyız. Yabancı milletlerin oluşturduğu sosyal medya tuzaklarına kanmayıp doğru yolu seçmeliyiz.
Kimse bu dünyaya başıboş olsun diye gönderilmedi. Bir amaç ve hedef için buradayız. Her şeyin bir ayarı vardır. Hiçbir madde ya da kötü alışkanlığa bağımlı olmadan yaşamalıyız. Bu zararlı alışkanlıkların yerine üstümüze düşen vazifeyi yerine getirerek günlerimizi birbirinden daha mutlu ve huzurlu geçirme yarışına girmeliyiz.
İşte böyle bir yarış, bizi, toplumumuzu hatta ülkemizi yükseltir.
Ahsen Yıldız Şahin
