Sultan Abdülaziz‘in 30 Mayıs 1876 tarihinde askeri darbe ile tahttan indirilmesi ve 4 Haziran’da şüpheli ölümü üzerine, bu olaylardan Abdülaziz’i tahttan indiren başta Hüseyin Avni Paşa ve diğer devlet adamlarını sorumlu tuttu. Aynı zamanda 30 Mayıs’ta Sultan Abdülaziz ile birlikte yağmurlu havada, kayıkla Topkapı Sarayı’na götürülen ve askerler tarafından mücevherleri çalınan ve hakarete uğrayan ablası Neşerek Kadınefendi, 11 Haziran’da üzüntüden ve hastalıktan vefat etti. Bu olaylardan sonra Hasan Bey’in yakın arkadaşı olan Yarbay Osman Bey, Hasan Bey’e darbeci Bakanlara suikast düzenleme planında olduğunu anlattı. Buna karşılık Çerkes Hasan Bey, Osman Bey’e şu cevabı vermiştir:
Bundan sonra 15 Haziran gecesi, altı revolver ve bir Çerkes kaması ile birlikte Midhat Paşa’nın konağında düzenlenen bir kabine toplantısına girdi. Koridordan içeriye girerek Hüseyin Avni Paşa’yı hedef aldı ve “Davranmayın” veya “Davranma Serasker” diye bağırdı. Ancak Hüseyin Avni Paşa onu dinlemeden revolverine davranınca ona 1 kez ateş etti. Çerkes Hasan Bey Hüseyin Avni Paşa’ya odaklandığı sırada Bahriye Nazırı Kayserili Ahmet Paşa Hasan Bey’in silahını tutarak Hasan Bey’le boğuşmaya başladı. Bu sırada tüm diğer bakanlar odalara kaçarak ölümden kurtuldular. 2 defa vurulan Hüseyin Avni Paşa (muhtemelen şok etkisiyle) silahını çekememiş ve sadece yerde sürünerek sofaya çıkmıştır. O sırada da Kayserili Ahmed Paşa, Hasan Bey’i iterek sofaya kadar çıkarmıştı. Çerkes Hasan Bey boşta kalan sağ elindeki Çerkes kamasıyla Kayserili Ahmet Paşa’yı kulağından ve kolundan yaraladı. Çok kanı akan ve yaşlı olan Kayserili Ahmet Paşa, yorulduğu ve bu yüzden Hasan Bey’i daha fazla tutamayacağı için Hasan Bey’e tekme atarak yere düşürdü ve kendisi de diğer odalara kaçan Bakanların yanına kaçtı. Hasan Bey Kayserili Ahmet Paşa’nın peşine düşmeyerek asıl avı olan ve yerde ağır yaralı olarak yatan Hüseyin Avni Paşa’nın karnını yardı ve cesedini pareledi. Ondan sonra daha olayın başında korkudan bayılmış olan Hariciye Nazırı Raşit Paşa’nın da kafasına kurşun sıkarak ve boğazını keserek ölümünü kesinleştirdi. Hasan Bey kilidi olmayan kapılarda saklanan bakanların kapısını açmaya çalıştı ama her kapıda 2 bakan Hasan Bey’e karşı kapıyı tutmayı başardılar. Çerkes Hasan Bey diğer bakanlara bir şey yapmayacağını ama kendisini tutmaya çalışan Kayserili Ahmet Paşa’yı kendisine teslim etmelerini istedi. Doğal olarak diğer bakanlar Ahmet Paşa’yı Çerkes Hasan Bey’e teslim etmediler. Midhat Paşa’nın hizmetçilerinden Ahmet ağa, Hasan Bey’in arkasından başına ve ensesine bıçakla vurdu ama bıçak kullanma hünerine sahip olmadığı için Hasan Bey’i öldüremedi ve Hasan Bey arkasını dönerek revolverle Ahmet Ağa’yı gözünden vurarak öldürdü. Bundan sonra yakındaki karakoldan getirilen zaptiyeler ve Serasker Kapısı’ndan getirilen askerler tarafından Midhat Paşa’nın konağı kuşatıldı, 3. katta bulunan Hasan Bey’i kurşun yağmuruna tutmaya başladılar. Çerkes Hasan üst katta olmasının avantajını kullanarak zaptiyeleri yukarı çıkartmadı ve 1 zaptiye neferini de attığı kurşunla öldürdü. Bundan sonra 20 asker süngü taktırılarak yukarı çıkartılmış, Hasan Bey muhtemelen kendisi de asker olduğu için “ben askere silah atmam” diyerek teslim olmuştur. Kolundan tutulup götürülürken kendisine hakaret eden ve yumruklayan Yaver Şükrü Bey’i de çizmesinden çıkardığı revolverle gözünden vurarak merdivenden aşağı yuvarlamıştır. Böylece bu olayda Çerkes Hasan Bey Serasker Hüseyin Avni Paşa, Hariciye Nazırı Raşit Paşa, Midhat Paşa’nın hizmetçisi Ahmet Ağa, bir zaptiye neferi ve sadaret yaverlerinden Şükrü Bey olmak üzere 5 kişiyi öldürmüştür.
Çerkes Hasan Bey teslim olduktan sonra, yaralarına bakmak için doktor gönderilse de Çerkes Hasan yakın zamanda öldürüleceğini bildiği için doktorları geri göndermiştir. Gece boyunca sorgulanmış Divan-ı Harp’te (askeri mahkeme) yarbay Cemil, azadan yüzbaşı Adil, Mustantık (sorgu hakimi) İsmail ve İsmet efendilerle katip Şefik efendi tarafından muhakemesi yapıldıktan sonra rütbesinin kaldırılmasıyla idamına hükmolunmuştur. İstintak kağıdı kaydedilmiş ve ertesi gün Cuma 17 Haziran’da sabaha karşı idam edilerek Bayezid Meydanı’na cesedi asılmıştır. Cesedi iki gün teşhir edildikten sonra kaldırılıp Edirnekapı mezarlığına defnedilmiştir.
Sultan II. Abdülhamid saltanata gelir gelmez asıldığı dut ağacını kestirdi ve kabrini yaptırdı. Üzerine de “Ümerâ ve guzât-ı çerâkiseden İsmâil Bey’in oğlu olup, genç yaşında (26) velînîmeti uğrunda fedâ-yı cân eden Çerkes Hasan Bey’in kabridir” yazdırdı.