Bilgi Bilim

Duygusal Emek: Öğretmenlerin Tükenmiş Hissetmesinin Ana Nedeni

1
Lütfen giriş yap veya kayıt ol bunu yapmak için.

Bir öğretmen arkadaşınız ile sohbet ettiğiniz zamanlarda, arkadaşınız size kendisini tükenmiş ve sürekli yorgun hissettiğini söyler ise, konu dolup dolaşıp çalışma saatleri meselesine gelecektir. Bu noktada arkadaşınıza “Bir sürü ara tatiliniz var, yazın da iki ay çalışmıyorsunuz. Daha ne olsun!” gibilerinden bir cümle kurmanız, kurmuyorsanız bile bunu düşünmeniz olasıdır. Aslında bu cümleleri kurmanıza neden olan şey yorulma kavramını bedensel aktivite ile birleştirmenizdir. Oysa ki bir öğretmenin hissettiği yorgunluk ve tükenmişlik hissinin arka planında bundan çok daha farklı bir süreç vardır. Bunlardan bir tanesi duygusal emek ve devamında ortaya çıkan duygusal tükenmedir.

Duygusal Emek Nedir?

Sosyal yaşantımız birtakım ilişkilerden oluşur. Bu ilişkiler sürecindeki duygularımızı da bazı kurallara göre yönetiriz. İster istemez çalışma yaşamımızda da birtakım duyguları ve davranışları yansıtırız. Ancak bir çok durumda da duygularımızı bastırmak zorunda kalırız.

Duygusal emek kavramı, ilk defa 1983 yılında Amerikalı sosyolog Arlie Russell Hochschild tarafından kullanılmıştır. Hochschild’in “The Managed Heart” isimli kitabında ele alınan duygusal emek, çalışanların, duygularını kurum politikaları ve stratejileriyle uyumlu bir şekilde yönetmeleri beklentisi ile ilişkili bir süreçtir.

Sonuçta genel anlamıyla ele alırsak hemen hemen her çalışanın empati kurması, belirli roller üstlenmesi ve inanmasa da veya çok daha farklı hisler içinde olsa da, kendilerinden beklenilen şekilde davranması gerekmektedir. İlk etapta kulağa olumlu bir süreç gibi gelse de temelinde duygusal emek yorucu ve yıpratıcı bir süreçtir.

Sonucunda bir kişi, gerçek duygusu ne olursa olsun tüm günü yüzünde sahte bir gülümseme ile geçirmek zorunda kalacaktır. Öğrencilerle, velilerle, diğer meslektaşlarla ve toplumun tüm paydaşları ile etkileşim ve iletişim halinde olan öğretmenlik mesleği ise, duygusal emek gerektiren mesleklerin başında gelir.

Öğretmenlerin ruh halleri, öğrenci-veli-yönetici iletişimi ile ilgili yaşadıkları etkileşimleri, özel hayatları, maddi zorlukları, sürekli değişen sisteme uyum çabaları vs. ne olursa olsun her gün öğrencilerinin karşısında yansıtmak durumunda kaldıkları durum yüzde koca bir gülümsemedir. Bu durumun devamında da öğretmen duygusal tükenme ve duygusal yorgunluk ile yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Duygusal Tükenme Nedir?

Tükenmişlik dediğimiz zamanlarda akla ilk olarak fiziksel tükenme gelecektir. Fiziksel tükenmişlik belirtileri kronik yorgunluk, güçsüzlük, enerji kaybı, yıpranma, sık baş ağrıları ve uyku bozuklukları gibi değişik sorun ve yakınmaları kapsar.

Duygusal tükenmişlik belirtileri depresif duygulanım, desteksiz, güvensiz hissetme, ümitsizlik, evde gerilim ve tartışmaların artışı, kızgınlık, sabırsızlık ile huzursuzluk gibi negatif duygularda artış, nezaket, saygı ve arkadaşlık gibi pozitif duygularda azalmadan oluşmaktadır. Bu durum daha çok insanlarla yüz yüze, bire bir ilişkinin yoğun olduğu işlerde çalışanlarda ortaya çıkar. Bildiğiniz gibi öğretmenlik mesleği de bunlardan biridir.

Duygusal tükenme, tükenmişlik sendromunun başlangıcı ve merkezidir. Duygusal yönden yoğun çalışma temposu içinde bulunan kişi, kendisini zorlar ve diğer insanların duygusal talepleri altında ezilir. Bu sorun ile yüzleşmek zorunda olan kişi, diğer insanların sorunlarını çözmede kendini güçsüz ve yetersiz hisseder. Üzerindeki duygusal yükü hafifletmek için sürekli kaçış yolunu kullanır. İnsanlarla olan ilişkilerini, işin yapılabilmesi için gerekli olan minimum düzeye indirir. Bunlar duyarsızlaşmanın ilk belirtileridir.

Duyarsızlaşma, insanların kendilerini diğerleriyle anlamlı ilişkiler kurmaktan kopardığı bir aşamadır. Bu sendroma sahip kişi, diğerleriyle arasında bir ölçüde duygusal tampon oluşturacaktır. Dolayısıyla başkalarının duygularına soğuk ve kayıtsız bir şekilde yaklaşır.

 

Başkaları hakkında geliştirdiği olumsuz düşünce tarzı, kişinin kendisi hakkında da negatif düşünmesine yol açar. Kişi, kendisini, kimsenin sevmediğine dair bir duygu geliştirir. Gösterdiği çabanın karşılıksız kaldığını ve başarılarının değerlendirilmediğini algıladığında stres ve depresyon belirtileri göstermeye başlar. Faaliyetlerinin bir değişikliğe yol açmayacağına inandığında da uğraşmayı bırakacaktır.

Kaynak: Matematiksel

Zaman Genişlemesi Nedir? Astronotlar, Zamanı Bize Göre Ne Kadar Yavaş Deneyimliyorlar?
Deprem Sesi: Depremler Ses Çıkarır mı? Deprem Sırasında Yerin Gürültüsünü Duyabilir miyiz?

Reactions

1
0
0
0
0
0
Zaten bu yazı için tepki gösterdi.

Tepkiler

1

Kimler beğendi?

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir